Teknoser Genel Müdürü Ozan İnan , yapay zekanın bilim insanlarının hastalıklarla ilgili araştırmaları yürütme şeklini değiştirdiğini söylüy...
Teknoser Genel Müdürü Ozan İnan, yapay zekanın bilim insanlarının hastalıklarla ilgili araştırmaları yürütme şeklini değiştirdiğini söylüyor. Özellikle biyoteknolojinin yapay zekayı daha yoğun kullanmasıyla birlikte birkaç yıl süren ilaç geliştirme çalışmalarının birkaç aya düştüğüne, maliyetlerin azaldığına, birçok hastalığın da erken teşhisle ölümcül olmaktan çıktığına dikkat çeken İnan, önümüzdeki dönemde yapay zekanın biyoteknolojide daha etkin kullanımıyla birlikte sektörün nasıl dönüşeceğine ilişkin çarpıcı saptamalarda bulundu…
Medikal biyoteknoloji, ilaç ve aşı
üretimi, gen dizilimi, canlı organizmaların yeniden programlanması, akıllı
virüslerin geliştirilmesi, sağlık cihazlarının üretimi, kök hücre çalışmaları,
nanotıp, doku mühendisliği, dijital sağlık, sentetik biyoloji gibi çalışma
alanlarını kapsıyor. Özellikle son yıllarda yapay zekayla birlikte medikal
biyoteknoloji zaman ve maliyet anlamında büyük kazanımlar elde eder hale geldi.
Çünkü biyoteknoloji şirketleri veri tabanlarındaki büyük miktarda veri
kalıplarını insanın yapamadığı şekillerde tanımlamak için yaptıkları analizde
yapay zeka ve yapay öğrenme uyguluyor.
Yapay zeka odaklı çözümler, biyoteknoloji şirketlerinin uygun hasta popülasyonunu tanımlamasına, bazı çalışmalara olan ihtiyacı azaltmasına ya da ortadan kaldırmasına ve hatta bazı durumlarda sanal bir hastada sonuçları tahmin etmesine olanak tanıyor.
İngiliz start up şirketi “Exscientia”, yapay zekayla tasarlanmış ilaç
moleküllerinin insanlı deneylerine başlayan ilk şirket. Girişim, geliştirdiği
algoritmalarla sadece 12 ayda yeni bir ilaç tasarladı. Bu süreç geleneksel
yöntemlerle 4 ile 5 yıla kadar sürebiliyordu.
Ülkemizden çıkan ve dünya devleri arasına
giren biyoteknoloji alanındaki liderler ve şirketleri de son yıllarda, özellikle
küresel ölçekte adlarını duyurmaya başladı. Bunlardan en önde gelenlerinden bir
tanesi Forbes tarafından yayınlanan “En Zengin 100 Türk” listesine giren Osman
Kibar tarafından ABD’de kurulan “Samumed”. Kibar, daha önce biyoteknoloji şirketi
“Genoptix” i kurmuş ve Novartis’e 2011 yılında 470 milyon dolara satmıştı.
Kibar’ın liderliğini yaptığı Samumed, bugün kanserden felce, saç dökülmesinden
yaşlanmaya ve Alzheimer’a kadar geniş bir yelpazede DNA üzerinde
araştırmalarıyla biliniyor. 2019 Ağustos ayında 12 milyar doları aşan bir
değerlemeye ulaşan Samumed, bir “decacorn” olarak kabul ediliyor.
BÜYÜK
İŞ BİRLİKLERİ
Son birkaç yıl içinde büyük biyoteknoloji aktörleri ve
yapay zekaya odaklı şirketler arasında, yeni moleküller keşfetmek için çeşitli
iş birlikleri oluşturuldu. Örneğin, kısa zaman önce “Glaxo”, ilaç keşiflerini
yapay zekanın yönlendirdiği ABD bir şirket olan “Insilico Medicine” ile iş
birliği yaptı. Ayrıca, geçtiğimiz yıl, “Roche”un ecza kolu olan “Genentech”,
GNS Healthcare” ile kanser ilaçlarının geliştirilmesinde, “GNS”nin nedensel
yapay öğrenim ve simülasyon yapay zeka platformu olan “REFS”nin kullanılacağı
bir araştırma ortaklığı kurdu. “AstraZeneca” da Boston merkezli “BERG” ile
birlikte çalışarak, Parkinson hastalığı gibi nörolojik hastalıkları tedavi
etmek için yapay zeka kullandı. “J&J”, “Pfizer” ve “Novartis”, yapay zeka
çözümlerinden faydalanmak ve kanser araştırmalarını hızlandırmak üzere IBM'in “Watson”Sağlık
Birimi” ile iş birliği yapıyor.
İYİLİK İÇİN YAPAY ZEKA
“Microsoft” da İyilik İçin Yapay Zekâ programı altında
yeni bir girişim başlattı. İlk 5 yıl için 40 milyon dolarlık destekle hayata
geçirilen Sağlık İçin Yapay Zekâ girişimi, sağlık alanındaki araştırmacıları,
STK’ları ve sağlık kurumlarını yapay zekâ çözümleri ve maddi destekle
güçlendirecek. Girişimle, günümüzde insanlığın maruz kaldığı ve acil çözüm
bekleyen sağlık sorunlarının hızla çözülmesi hedefleniyor.
“Microsoft”tan yapılan açıklamada şöyle deniliyor: "Programın üç odak
noktası var; hastalıkların önlenmesi, tıbbi araştırmaların hızlandırılması,
sağlık hizmetlerini herkese ulaştırılabilmek için sağlık eşitliğinin
sağlanması.” Sağlık sektöründe yeni çözümlerin geliştirilmesinde yapay zekanın
önemli bir rol oynamasının beklendiğine de dikkat çeken “Microsoft”
yetkilileri, "Yapay zekâ sistemleriyle ayrıca, kanser vakalarında daha güçlü
tanı koyabilmek mümkün olacak” diyor.
PANDEMİ İLE ATAĞA GEÇTİ
Medikal biyoteknoloji, COVID-19 pandemisi döneminde adeta
atağa geçti. Özellikle sağlık hizmetlerine erişim konusunda birçok uygulama
dikkat çekiyor. İsrail’deki “Sheba Sağlık Merkezi”, bu alanda yenilikleri
uygulamaya koyan merkezlerden birisi. COVID-19 teşhisi konulan hastalar,
hastaneden 2 kilometre uzaklıktaki bir izolasyon merkezinde gözlem ve tedavi
altına alınıyor. Bu uygulamayla sadece evlerinde karantina altında olan
hastalarla değil aynı zaman da yatan hastalarla de temas en aza indirgeniyor.
Yatan hastaların klinik verileri ve hareketleri, “EarlySense” şirketinin
geliştirdiği yapay zeka destekli sensörlerle takip edilebiliyor. InTouchHealth
Robot şirketinin ürettiği robotlarla da vizitleri gerçekleştiriliyor.
Evlerinden kontrol edilmesi gereken hastalar, “TytoCare” şirketinin ürettiği
muayene kitleriyle doktorları tarafından temas etmeden tamamen uzaktan
kontrollü bir şekilde, istenilen yer ve zamanda muayene edilebiliyor, tedavi planları
sunuluyor ve reçeteleri hazırlanabiliyor.
Son günlerin en önemli başlığı olan COVID-19
aşı çalışmalarıyla öne çıkan “BioNTech” de Prof. Dr Uğur Şahin liderliğinde
Almanya’da çalışmalarına hız kesmeden devam eden şirketlerden. “BioNTech”, henüz
çaresi bulunamamış olan virüse karşı küresel çapta yürüttüğü çalışmalarla
dikkat çekiyor.
Yurt dışında uzun süre eğitim almış, çalışmış
ve bugün küresel çapta biyoteknoloji konusunda araştırmalar yapan startup’ların
sayısı da hızla artıyor. Buna en güzel örneklerden bir tanesiyle yakın zamanda
İstanbul’da yaptığımız görüşmede, hastalıklı hücreleri “Frekans” ile tespit
edebilen AI (yapay zeka) tabanlı çalışmalarında çok yol aldıklarını ve birçok
hastalık için uyarlanabilen bu teknolojinin COVID-19 tespitinde yüzde 99
doğruluk oranına dakikalar içinde ulaştığını öğrendim. Teknolojinin
ürünleşmesiyle, küresel çapta “hızlı test sonucuna” ihtiyaç duyulan sektörlerde
insanlığın hizmetinde olacak.
ZAMAN KAZANIMI
COVID-19’lu hasta takibinin yanı sıra enfekte kişilerle temastan kaçınma da
önemli bir diğer konu. Bu konuyla ilgili olarak “Google” ve “Apple”,
COVID-19’un takip edilmesinde iş birliğine gittiklerini duyurdu. İki şirketin geliştirmekte
oldukları projenin hedefi, akıllı telefon kullanıcısı bireylerin BLE (Bluetooth
Low Energy) teknolojisiyle koronavirüs kapacak kadar uzun süre kiminle temas
ettiğini, kime yaklaştığını incelemek. Yapay zekanın da işin içinde olduğu projenin
avantajlarından birisi, kullanıcıların, sanal uygulama mağazalarından herhangi
bir uygulama indirmelerine ihtiyaç duymamaları. Bu yöntemin uygulanması için cihazların,
mevcut sensörleri kullanılabilecek. Bunu
yaparken herhangi bir konum veya kişisel verilerin de kullanılmayarak,
mahremiyetin ön plana çıkarılması amaçlanıyor. Tabi projenin başarıya
ulaşabilmesi için test sayılarında belirli seviyelere ulaşılmasının önemli
olduğu düşünülüyor.
Virüsün genetik materyalini tespit eden “RT-PCR” moleküler tanı testleri de yapay zekayla geliştiriliyor. COVID-19’a özel bazı belirgin radyolojik işaretler ve görüntü paternlerinin radyologlar tarafından teşhisi daha önce zaman alırken, BT görüntülerinde yapay zeka algoritmaları kullanılarak radyologlara zaman kazandırılmasına çalışılıyor. Yapılan bazı çalışmalarla radyologların yaklaşık 30 dakika süren teşhis sürelerinin 5 dakikaya kadar düştüğü görüldü. Çinli e-ticaret devi “Alibaba”, yapay zeka destekli BT teşhis sistemiyle yüzde 96 doğrulukla hastaları teşhis edebildiğini söylüyor.
BÜYÜME HIZLANACAK
Tüm bu gelişmelerin ışığında önümüzdeki 5 yılda yapay
zeka destekli biyomedikal sektörünün daha da hızlı büyümesi bekleniyor. “Grandview
Research” tarafından yapılan araştırmalara göre önümüzdeki beş yılda
biyoteknolojide yapay zeka kullanımı hiç olmadığı kadar artacak. Araştırma
şirketi 2,5 milyar dolar olan sağlık sektöründeki yapay zeka kullanımının 2025
yılına kadar yüzde 41,5 oranında artış göstereceğini kaydediyor. Özellikle
erken tanı ve teşhiste sağladığı avantajların yanı sıra sunduğu maliyet
avantajından dolayı yapay zekanın sektördeki büyümenin itici gücü olacağı
belirtiliyor. “Signify Research”ün kıdemli analisti Sanak Parekh de özellikle
kişiye özel teşhis ve tedavi olanakları sunmasıyla yapay zeka destekli
biyoteknoloji çözümlerinin gelecekte de hızlı büyüme kaydedeceğini ifade
ediyor. 2018’den bu yana yapay zeka destekli tıbbi görüntüleme için neredeyse
60 klinik uygulamanın ABD-FDA onayı alırken benzer sayıda çözümün de CE
işaretli onay aldığını hatırlatan Parekh, “Hali hazırda yapay zeka tabanlı
biyoteknoloji ürünleri pazarının yüzde 86’sını kardiyoloji, nöroloji, meme ve
pulmonoloji oluşturuyor. “Signify Research”ün tahminlerine göre önümüzdeki 4
yılda kardiyoloji en büyük gelir artışını yaşayacak, onu pulmonoloji takip
edecek. Bugün pazarın yüzde 86’sını oluşturan bu dört büyük kategori, 2024
yılında pazarın yüzde 75’ini oluşturmaya devam edecek” diye konuşuyor.

Hiç yorum yok
Sizlerden yorumlarınızı ve bilgi paylaşımlarınızı bekliyoruz..