Page Nav

HIDE
GRID_STYLE
FALSE
HIDE_BLOG

Son Haberler:

latest

Özel sektör çalışanlarına yönelik yanlış SGK uygulamaları

Yazı Story: Sevda KÖYÜSTÜ Kamu kurumu çalışanlarına kıyasla, özel sektörde faaliyet gösteren bireylerin her zaman daha fazla hırpalandı...

Yazı Story: Sevda KÖYÜSTÜ


Kamu kurumu çalışanlarına kıyasla, özel sektörde faaliyet gösteren bireylerin her zaman daha fazla hırpalandığı, işini kaybetme olasılığının daha yüksek olduğu, bu iş benim görev tanımımda yok, dolayısıyla bu işi yapmıyorum deme lüksünün daha az, hatta belki de hiç olmadığı genel olarak herkes tarafından bilinen bir durum, kimileri için ise kanayan bir yaradır ki buradaki kanayan yaranın öznesini çoğunlukla işçi sınıfı diye tabir edilen ve bence ekonominin lokomotifi pozisyonunda olan vatandaşlarımızdır. Bir de buna özellikle işverenler tarafından yasadaki mevcut boşlukların görülerek, kendi çıkar maksimizasyonlarının sağlanmaya çalışıldığı eklenince, durum daha da çıkmazlara savrulmaktadır. İşte tam da bu noktaya değinmek ve bu vesileyle de bir nebze olsun farkındalık yaratabilmek adına şöyle bir çerçeve çizmek niyetindeyim. Şunu da göz ardı etmemekte fayda vardır ki, sorunların tamamı, benim altını çizmeye çalıştıklarımdan ibaret değildir.

 Yazı Story: Sevda KÖYÜSTÜ
i) Maaşı asgari ücretten gösterip, kalanını elden vermek
Bir iş sözleşmesi gereği, fiziksel ve/veya zihinsel emeğinden faydalanılmak istenen bireylerin istihdama katılması ve bunun karşılığında kendilerine verilen maaş, ücret gibi parasal değeri olan maddi varlıkların ödenmesi, hem işveren, hem işgören, hem de toplum açısından oldukça çoklu pozitif dışsallıkları olan bir sistemdir. Çünkü işveren, çalıştırdığı personel vasıtasıyla üretim yapabilmekte, hizmet sunabilmekte ve finansal sürdürülebilirliğini sağlayabilmektedir. Aynı şekilde bu kapsamda bir iş koluna bağlı olarak belirli unvanlarla faaliyet gösteren işgörenler, kendi ekonomik durumlarını düzenleyebilmekte, bakım vermek durumunda oldukları kişilerin bakım sorumluluklarını yerine getirebilmektedirler. En önemlisi de gayrisafi milli hasılaya katkıları olmakta ve potansiyel vergi ödeyicisi durumuna gelmektedirler. İşveren ve işgörenlere paralel olarak devlet de, kendilerinden vergi alacağı katma değeri olan bireyleri, sistemde yasal olarak kayıtlı olmaları dolayısıyla daha kolay ve sistematik olarak izleyebilme olanağına sahip olmaktadır. Elbette yukarıda genel hatlarını çizmeye çalıştığım mevcut sistemin, kimilerinin lehine veya aleyhine etkilerini görmek günümüz çalışma yaşamında mümkündür. Örneğin bunlardan ilki, işverenler tarafından ödenmekte olan ücretlerin asgari ücretten ödenmesi ve geri kalan meblağının ise elden ödenmesi şeklinde kendini göstermektedir. Bu uygulamanın temel nedeninin; işverenlerin devlete daha az vergi ve prim ödemesi olduğu açıktır. Hatta yapılan pek çok denetimde asgari ücret üzerinden maaşları ödenen avukatlar, hekimler ve mühendislerin olduğu belirlenmiştir. Bu yanlış uygulamayı ise; fazla mesai ücretlerinin ve resmi tatil günlerinde çalışılmış olmaktan kaynaklanan ekstra paranın elden ödenmesi uygulamalarının takip ettiği bilinmektedir. Esasen bu durum çalışan için hak kaybına neden olmaktadır. Ayrıca daha yüksek ücret aldığı halde bunun en düşük ücret düzeyinden gösterilmesi, İşgörenlerin emeklilik dönemlerinde kendilerine ödenecek olan maaşın toplamı üzerinde de minimize edici bir etkiye sahiptir. Diğer yandan işveren, bu tür yöntemi seçerek kamu yönetimlerine aktarılması gereken finansal kaynakların yanlış yönlendirilmesine ve dolayısıyla kamusal bir hak ihlaline neden olmaktadır. En nihayetindeyse, bugün pek çok hizmetin resmi finansörü durumunda olan vergi gelirlerinin objektif olarak toplanamaması dolayısıyla azalması ile sonuçlanmaktadır. Çalışan ve devlet adına ekonomik zarar doğmaktadır.

Buna ek olarak şunun da altını çizmekte fayda vardır. Bir işletmenin en az 10 kişiden oluşan bir insan kaynağı mevcut ise, bu işgörenlerin ücretlerinin banka üzerinden ödenmesi gerekmektedir. Yani çalışanların ücretleri elden değil, kendi adlarına açtırmış oldukları banka hesaplarına yapılmalıdır. Eğer maaşınız yüksek olmasına rağmen asgari ücretten gösteriliyor ve kalanı elden tarafınıza veriliyor ise, bu konuyu ispat etmek koşuluyla tazminat hakkınızın olduğunu ifade etmek mümkündür. Örneğin bankadan çektiğiniz bir kredi esnasında, asıl maaşınızın kaç lira olduğu, resmi olarak ne kadar üzerinden gösterildiğine dair sunmuş olduğunuz belge iyi bir delil olabilir. Kimi durumlarda mahkemeler, piyasadaki mevcut rayiç bedeller üzerinden de bir tazminat ödemesini gündeme alabilmektedirler. Örneğin bir hekimin asgari ücretten çalışıyor olması, bırakın yargı güçlerini, hiç kimsenin inanacağı bir durum gibi gözükmemektedir. İste bu tür durumlarda, herhangi bir alanda faaliyet gösteren bir hekimin yaklaşık ne kadar ücret aldığı göz önünde bulundurularak, ilgili tazminat işleme konabilmektedir. Bir diğer kanıt yöntemi ise, konuyla ilgili çalışma arkadaşlarının tanıklıklarıdır.

Bir diğer taraftan, 1’dan fazla çalışanı olmasına rağmen, çalışanlarının ücretini banka hesaplarına yatırmayıp elden ödediği tespit edilen işletmelere, çalıştırdıkları işçi sayısı başına 153 TL idari para cezası kesilebilmektedir. Ayrıca sigortalıların ücretinin eksik gösterilmesi tespit edildiğinde, işletme sahiplerine 1,5 ile 3 yıl arasında hapis cezasının da kimi durumlarda uygulanması gündeme gelebilmektedir.

ii) Sigortasız çalıştırma veya çeşitli sebeplerle sigorta girişlerinin geç yapılması
Gelişmekte olan pek çok ülkede deneyimlendiği üzere, ülkemizde de işe alınan kimi İşgörenlerin veya stajyerlerin deneme süresi adı altında birtakım içi boşaltılmış uygulamalar ekseninde sigortaya girişlerinin geç yapıldığı veya hiç yapılmadığı veya sigorta primlerinin eksik yatırıldığı bilinen bir gerçektir.

Hizmet sözleşmesi gereğince faaliyet gösteren bir işgörenin sigortalılık durumu, çalıştığı işletme tarafından SGK’ya sigortalı işe giriş bildirimi yapılarak resmiyet kazanır ve bu tarihten sonra artık işgören sigortalı olarak çalışmaya başlar. Bu durum, işletme tarafından, aylık periyotlarla çalışma gün sayısı ve kendisine yapılan prime esas kazancı gösterilmek şartıyla sürdürülür. İşgörenin kendi isteğiyle işten ayrılması veya işten çıkarılması durumunda da yine, işe ilk girişte olduğu gibi SGK’ya Sigortalı İşten Ayrılış Bildirgesi verilerek ve Aylık Prim ve Hizmet Belgesinde işçinin işten çıkış tarihi ve sebebi gösterilerek yapılır.

Öncelikle şunu kabul etmek gerekir ki, sigortasız işçi çalıştırmak veya sigortasız çalışmaya razı olmak kayıt dışı istihdama zemin hazırlamak demektir. Hak edilen ücretten daha fazlasını talep etmek adına sigortasız çalışmaya razı olmak, işgörenlerin kendi geleceklerini ipotek altına almasına benzetilebilir. Öncelikle kamusal sağlık sigortasına sahip olunmaması dolayısıyla, işgören ve onun bakmakla yükümlü olduğu bireyler temel sağlık hizmetlerinin hiçbirisinden ücret ödemeden yararlanamayacaktır (isteğe bağlı özel sağlık sigortalarının olmadığı varsayımı altında). Tabiyki bu demek değildir ki ülkemizde sağlık hizmetleri ücretsizdir. Bu büyük bir yanılgıdır; çünkü sigortalı çalışan bir işgören, kendisinden ve işverenden belirli bir yüzde kesinti yapılarak, sağlık sistemi finansmanına katkı sağlamaktadır. Aynı zamanda da emekliliklerine ortam hazırlamaktadır.

5510 Sayılı SGK Kanunu’na göre tüm işgörenlerin 4a kapsamında sigorta bildirimlerinin yapılması yasal bir zorunluluktur. Bu açıdan sigortasız işgören çalıştırmak kanune yasaklanmış eylemler arasında yer almaktadır. Bu durumun tespiti hakkında, ilgili işletmeye idari para cezası kesilebilmektedir. Bu cezanın miktarı ise faaliyet gösterilen iş kolu türüne göre asgari ücretin 2 katı, 3 katı veya bir aylık asgari ücret tutarı kadar olabilmektedir. Yine aynı şekilde işletmeler tarafından kasıtlı olarak, işgörenin aylık bazda sigorta primlerinin eksik yatırılmış olması da, yasal açıdan korunmaya alınmış haklar arasında yer almaktadır.

Konuyla ilgili sorun teşkil eden bir diğer uygulama ise, işe yeni başlayan personelin veya stajyerin deneme süresi gibi gerekçeler gösterilerek sigorta girişlerinin en az birkaç ay geç yapılmasıdır. Mevcut SGK yönetmelik ve kanunlarına göre işverenlerin, deneme sürelerinde dahi olsa işgörenlerin sigorta girişlerinin yapılmasını zorunlu tutmaktadır. Burada asıl irdelenmesi gereken durum “deneme süresi” ifadesinin iyi analiz edilmesidir. Deneme süresinin amacı; işletmenin-işverenin işe en uygun olan adayı daha iyi seçebilmesini sağlamaktır. İşgörenler açısından ise bu durumun önemi, işe adapte olabilme, işle özdeşleşme, işi benimseyebilme ve kuruma karşı aidiyet hislerinin gelişmesi gibi birtakım kritik faktörlerin bu süreler kapsamında daha net saptanabilmesinde yatmaktadır. Kısacası deneme sürecinde olan bir işgören, bu süreçte işe karşı olumlu veya olumsuz bir izlenime sahip olabilmekte ve buna uygun bir tepki, strateji geliştirme imkanlarına sahip olabilmektedir. Görüldüğü gibi gerek işveren, gerekse de işgören açısından oldukça önem arz eden bu kavramın, maalesef kimi işletmeler tarafından işgörenin lehine (bedava işçi çalıştırmak!) olacak şekilde kullanılabilmektedir. Peki bu durumda deneme süresi dolmadan iş akdine son verilen ve bu süreçte sigorta girişi yapılmayan çalışanların hiç mi hakları yok derseniz, elbette var. Yasalara göre deneme sürecindekilere ücretlerinin ödenmesi ve sigortalarının yapılaması gerekmektedir. Deneme süresinde çalışanına sigorta yaptırmayan işveren hem idari para cezasına çarptırılabilmekte, hem de yürürlükte olan beş puanlık sigorta prim indirimi teşvikinden bir yıl süreyle yararlandırılmamaktadır. Dolayısıyla işverenler deneme süresinde sigorta yaparak idari para cezalarından kaçınmalı ve teşviklerden yararlanmaya devam etme hakkını korumalıdırlar.

iii) Emekli olan bireylerin çalıştırılması
Bugün gelinen noktada, ülkemizde uygulanan sosyal güvenlik sisteminin üç tür vatandaş ortaya çıkardığını görmüş bulunmaktayız. Bence bunlardan ilki mesleğine uygun sigortalı bir iş arayan ve bulamayan genç kesimdir. Bir diğeri aktif olarak sigortalı çalışan ve emekli olmanın bir hayal olduğunu düşünen orta yaşlı gruptur. Üçüncüsünün ise yıllarca bir iş kolunda faaliyet gösterip emek vermiş ve en nihayetinde emekli aylığı almaya hak kazanmış olan; fakat aldığı maaşın geçinmesine yetmediğini görünce yeniden çalışma kararı almış olan yaşlı kesimden meydana geldiğini düşünüyorum. Ben burada işte bu yaşlı kesim olarak ifade ettiğim emekli bireylerin, emeklilik sonrası yeniden çalışma hayatına atılmalarını ele almak istiyorum. Yaşlı kesim diyorum çünkü artık emekli olmak eskisine kıyasla daha zor hale geldi diyebilirim. Zaten bunun yansımalarını pek çok gazetede “Mezarda Emeklilik Sistemi” olarak görmüş bulunmaktayız. Malum ülkelerin gelişmişlik ve refah düzeylerinin artmasına paralel olarak insan ömrü de uzamıştır. 1950’lerde 50 yaşında hayata gözlerini yuman birisi için, zaten yaşı gelmiş gibisinden başlayan cümlelerin yerini bugün, 90’ına merdiven dayamış bireyler için kullanır hale geldik.

Genel olarak çevremize bir göz attığımızda, hemen hemen pek çok emeklinin halen çalıştığını ve birçok işletmenin de özellikle emekli bireyleri işe aldığını görebilmemiz mümkündür. Ya da en basitinden birçoğumuz bunu, kendi ailelerimiz üzerinden deneyimlemişizdir zaten. Peki, emeklilerin işletmeler tarafından yeniden tercih sebebi olmasının altında yatan sebep nedir? Hemen ifade edeyim. Emekli olduktan sonra asgari ücret üzerinden yeniden çalışmaya başlayan bir işgören adına işvereninin cebinden; 403,50 TL, kendi cebinden ise 123 TL çıkıyor. Ne var ki ödenen primin kendisi için bir kıymeti olmadığını düşünen işçi 123 TL’nin prim olarak SGK ya ödenmesi yerine kendisine ödenmesini kabul ediyor. Böyle olunca da SGK, hem işçinin ücretinden kesilecek 123TL tutarındaki primden, hem de kendisinin ödeyeceği 403,50 T tutarında primden mahrum kalmış oluyor. Yani bir devlet kurumu olan Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kasasına girmesi gereken maddi tutar bu yolla girmemiş oluyor ve kurum, kasıtlı olarak zarara uğratılıyor. Bir diğer açıdan bu yöntemin adı ise hem haksız kazanç hem de kayıtdışı istihdam oluyor.

Burada emekli olduğu halde, başta ekonomik sebepler olmak üzere diğer pek çok nedenden dolayı yeniden çalışmak isteyen emeklilerin, fiziksel ve zihinsel çabalarını kamusal anlamda görünür kılmak ve yarattıkları katma değerin rasyonel vergilendirilmesi adına farkındalık düzeylerinin yükseltilmesi gerektiği konusu önem taşımaktadır. Emeklilik sonrası tekrar iş hayatına girip kazanç elde etmek isteyen bir emekli, çalışacağı işyerine; ‘Sosyal Güvenlik Destek Primi’ne tabi olarak çalışmak istediğini bildirmeli ve sigorta girişinin ona göre yapılmasını talep etmelidir. Bu durumda emekli aylığı kesilmez. İşverenden aldığı ücretten %7,5 oranında “Sosyal Güvenlik Destek Primi” kesilir. Böylelikle hem kayıtdışı istihdamın bir parçası haline gelmemiş, hem de temel vatandaşlık görevlerinden feragat etmemiş olur.

Genel bir sonuca varmak gerekirse; işveren ve işgörenlerin birtakım hususlara dikkat etmeleri gerekmektedir. Mesela uygulamada zaman zaman primlerin, gerçek olmadığı halde, asgari ücretten yattığı, çeşitli nedenlerle olması gerekenden düşük bildirildiği görülmektedir. İşini kaybetmek istemeyen işgören bu duruma ses çıkarmaz, hakkını aramazsa ise emekli maaşını alması gerekenden daha düşük tutarlarda alacaktır, işten ayrıldığı takdirde ise kıdem tazminatı tutarı düşecektir. Ayrıca deneme süresinde dahi olsa işgörenlerin, kendilerine sigorta yapılmasını bağlı oldukları işletmelerden talep etme hakları yasal olarak mevcuttur. Son olarak işgören olarak emekli bireyleri tercih etme niyetinde olan işletmelerin de, emekli olmuş olsalar dahi yine de ilgili çalışanların sigorta primlerini yatırmaları ve sosyal güvenlik kurumunu zarara uğratmamaları gerekmektedir. Aynı şekilde bu durumda olan emekli işgörenlerin de haklarını aramaları hem bireysel hem de toplumsal açıdan oldukça önem arz etmektedir.

Kaynaklar
Elden Ödeme Yapanlar… Dikkat! http://www.gazetevatan.com/elden-odeme-yapanlar-dikkat--724383-ekonomi/ adresinden 14.11.2017 tarihinde alınmıştır
Elden maaş ödenen işçi, bunu nasıl ispat edebilir? https://iscidunyasi.com/elden-maas-odenen-isci-bunu-nasil-ispat-edebilir/ adresinden 14.11.2017 tarihinde alınmıştır.
Hileli Maaşa Tazminat Hakkı, https://www.sabah.com.tr/ekonomi/2014/02/01/hileli-maasa-tazminat-hakki, adresinden 14.11.2017 tarihinde alınmıştır.
Sigortasız İşçi Çalıştıran İşverenlere Uygulanan Ceza ve Yaptırımlar, http://www.isvesosyalguvenlik.com/sigortasiz-isci-calistiran-isverenlere-uygulanan-ceza-ve-yaptirimlar/ , adresinden 14.11.2017 tarihinde alınmıştır.
SGK sigortasız işçi çalıştırmanın cezası nedir? http://www.sgkhocasi.com/isyeri-bildirgesinin-gec-verilmesinden-dolayi-uygulanan-idari-para-cezalari.html adresinden 15.11.2017 tarihinde alınmıştır.
İşçinin Sigorta Primlerinin (SGK) Eksik Yatırılması Davası, http://www.tugsanyilmaz.av.tr/is-hukuku/iscinin-sigorta-primlerinin-sgk-eksik-yatirilmasi-davasi adresinden 15.11.2017 tarihinde alınmıştır.
Patron, deneme süresinde sigorta yapmak zorunda, http://www.aksam.com.tr/-okan-guray-bulbul/yazarlar/patron-deneme-suresinde-sigorta-yapmak-zorunda-c2/haber-271136 adresinden 15.11.2017 tarihinde alınmıştır.
Emekliler Sigortasız Çalışmayı Tercih Ediyorlar, http://www.sgkrehberi.com/haber/95819/emekliler-sigortasiz-calismayi-tercih-ediyorlar.html adresinden 15.11.2017 tarihinde alınmıştır.
Emeklilik Sonrası Çalışanlar Dikkat! http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/emeklilik-sonrasi--calisanlar-dikkat--2313529/ adresinden 15.11.2017 tarihinde alınmıştır.

*Sosyal sorumluluk projesi*

Hiç yorum yok

Sizlerden yorumlarınızı ve bilgi paylaşımlarınızı bekliyoruz..

Önizleme
Reklam Tanıtım | Link Medya | Kadınca | Zayıflama | Spor | Sağlık | Güzellik | Yaşam | Moda | Cinsel Sağlık | Haber | Teknoloji | Ekonomi | Dünya | Medya |
Önizleme